Marsbahis
deneme bonusu veren siteler
Holiganbet
1xbet MobilBetturkey GüncelBetist MobilKralbet Güncelsupertotobet bonusTipobet MobilMatadorbet GirişMariobet Güncel GirişBahis.com girişTarafbet Giriş
1xbet supertotobet
hoşgeldin bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2025
casibom
jojobet
ankara escort
escort eryaman
Fapjunk.com
alanya escort bayan

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ekonomik Kaf Dağı: Türkiye’de paranın epik serüveni

Ekonomi, bilim mi yoksa sanat mı?

Bence hiçbiri.

Ekonomi, daha çok iyi kurgulanmış bir kara komedi.

 

Rakamlarla oynanan bir satranç maçı,

ama; taşların yerleri her gün değişiyor.

Türkiye’de ise ekonomi;

bazen fantastik bir roman,

bazen de gerilim dolu bir televizyon dizisi gibi ilerliyor.

 

Kahramanlarımız sürekli değişiyor:

Enflasyon, faiz oranları, sanayi üretimi ve

tabii ki; her zamanki başrol oyuncusu Türk Lirası.

 

Biz mi?

Hem izleyici, hem de doğrudan etkileniyoruz,

yani; aslında biz de bu dizinin birer karakteriyiz.

 

Enflasyon: Sonsuz döngü

Enflasyon, Türkiye’de kahvaltının vazgeçilmezi oldu.

Zeytin, peynir, çay ve enflasyon.

 

Her sabah haberlerde;
"Düştü mü? Arttı mı? Yoksa düştü denilip arttı mı?" sorularıyla güne başlıyoruz.

 

2023’ün başında yüzde 57 olan enflasyon,

2024’ün ikinci yarısında yüzde 70 sınırlarına yaklaştı.

Merkez Bankası ise; “Biz bu işi çözeriz” diyerek,

faizleri yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye çıkardı.

Sonuç?

Piyasalar hâlâ "Acaba?" diyor.

İş dünyası fiyatları sürekli güncellerken;

vatandaş, market raflarında hesap makinesiyle dolaşır hale geldi.

 

Bir zamanlar "lüks" olmayan temel gıdalar, artık; hesap-kitap gerektiriyor.

Eskiden "çocuklar doysun" diyen anneler;

artık, "çocuklar porsiyonlarını küçültsün" diyor.

Yani; enflasyon, sadece ekonomiyi değil, sofra düzenimizi bile değiştirdi.

 

Sanayi üretimi ve istihdam: İbre nereye dönüyor?

Sanayi üretimi artıyormuş, hem de yüzde 3,4!

Bakanlık; istihdamın da yüzde 8,7’ye düştüğünü ve

984 bin yeni iş imkânı doğduğunu söylüyor.

 

Ama, gelin görün ki;
bu işlerin kaçı sürdürülebilir?

 

Kamu sektörü; işe alımlarıyla istihdamı diri tutarken,

özel sektör; “Faizler bu kadar yüksekken yatırım mı yapalım? Hadi oradan!” diyor.

 

Yatırımlar yerinde sayarken;
gençler, Avrupa hayalleri kuruyor ya da

start-up furyasına katılıp, "ben bir aplikasyon yapıyorum" diye dolaşıyor.

 

Türk Lirası: Bir güçleniyor, bir zayıflıyor

TL’nin, son 45 ayın en güçlü seviyesine geldiği konuşuluyor.

Kasım 2024 itibarıyla; reel efektif döviz kuru endeksi 67,03 seviyesine ulaştı.

Yani, TL biraz toparlandı ama; işin diğer tarafı da var.

 

TL’nin "güçlenmesi" herkes için iyi haber değil.

İhracatçılar;

“Bize yazık değil mi? Döviz artmadıkça kâr marjlarımız düşüyor”

diye yakınıyor.

 

Avrupa ve Orta Doğu’dan gelen taleplerin düştüğü bir dönemde;

TL’nin değer kazanması, rekabet gücünü de törpülüyor.

Yani, TL’nin kaderi ne olursa olsun; bir taraf hep mutsuz.

 

Borsa: Yatırımcıların rollercoaster yolculuğu

Borsa İstanbul;
her yatırımcının adrenalin tutkunu olup olmadığını test eden bir lunapark gibi.

 

2024 Ağustos’unda BIST 100 yüzde 8 düştü,

üstelik; Ekim 2023’ten bu yana en büyük kaybını yaşadı.

Sebep?

Yüksek faiz oranları yatırımcıları hisse senetlerinden uzaklaştırıyor.

 

“Borsaya mı girelim, altına mı yatırım yapalım?” tartışmaları,

aile sofralarında en popüler muhabbetlerden biri haline geldi.

Genç yatırımcılar ise; hâlâ kripto hayallerinde.

 

Peki, Bu Belirsizliğin Sonu Nereye Gider?

Senaryolar

 

1. İyimser senaryo:

Türkiye; faiz politikalarını dengeler, enflasyonu dizginler ve yatırımcı güvenini artırır.

TL istikrarlı bir zemine oturur, işsizlik düşer ve sanayi üretimi yükselir.

Mevcut politikalar meyvesini verir ve 2025 itibarıyla büyüme hız kazanır.

(Bu senaryoyu düşünen varsa, lütfen umudunu paylaşsın.)


2. Gerçekçi senaryo:

Enflasyon düşmeye başlasa da

halkın alım gücü bir süre daha sıkıntıda kalır.

TL’nin değeri artsa bile; ihracatçılar ve sanayiciler baskı altında kalır.

Yüksek faiz ortamı, yatırım kararlarını zorlaştırır ve

işsizlik oranında dalgalanmalar yaşanır.

Yani; ekonomi tam anlamıyla bir "arafta" kalır.


3. Kötümser senaryo:

Enflasyon kalıcı hale gelir,

halkın alım gücü ciddi şekilde düşer,

işsizlik artar ve TL tekrar sert düşüşlere maruz kalır.

 

Merkez Bankası’nın faiz kararları,

ekonomik durumu dengelemek için yeterli olmaz.

 

Krediye erişim zorlaşır ve reel sektör yatırımları iyice durma noktasına gelir.

Bu durumda, yeni jenerasyon "krizi normal" sayarak büyür.

 

Sonuç: ekonomi bir yolculuk, ama harita eksik

Türkiye ekonomisi, her gün yeni bir bulmacayla karşı karşıya.

Faiz politikaları bir yandan,

sanayi üretimi diğer yandan,

borsa ve döviz kurları ise; bambaşka bir eksende şekilleniyor.

 

Yatırım yapmak isteyenler pusulasını kaybederken;
vatandaş cebindeki son kuruşun değerini, her gün yeniden hesaplıyor.

 

Bir Fransız atasözü der ki,

"Ekonomi;

insanların, cebinde ne olduğunu bilmediği;

yöneticilerin ise, ne yaptıklarını tam anlamadığı bir sanattır."

 

Sanat olduğunu düşünmesem de

işte; Türkiye’de de durum tam olarak bu.

 

Ama; tek emin olabileceğimiz nokta:

Belirsizlik, hiç bu kadar öngörülebilir olmamıştı.

 

 

 

sezerkoyun@cratone.com

 

Bu yazı 1684 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum