-
Çetin ÜNSALAN
Tarih: 08-01-2025 21:28:00
Güncelleme: 08-01-2025 21:28:00
Fırsatçılardan stokçulara, dış güçlerden dolara, gıdadan kiralara kadar enflasyonun sebebini arama yolculuğumuz devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise sürekli başlık değiştirerek ‘biz hariç her şey’ oynamaya devam ediyor.
Bu ülkede parasal genişlemenin olduğu yıllarda tüketim ekonomisi yaratan, insanları aşırı borçlandırdıktan, özelleştirme, borç ve ithalattan alınan vergiyle kamu borcunu azaltıp enflasyonu düşüren, ama ülkenin dış ticaret açığından cari açık başlığına kadar tüm sorunlarını yaratan kişi, şimdide enflasyonu düşürmek üzere görev başında insanların boğazından keserek, ama artan fiyatların sorumluluğunu üstlenmeyerek işin içinden çıkmaya çalışıyor.
Son bahane yüksek kiralar. Bunun için de konut arzını arttırıp, meseleyi halledeceklerinden bahsediyor. Elbette yükselen kiralar enflasyon yaratan sebeplerden biri. Ama Türkiye’nin enflasyona neden olan temel sorunu, tüketimle büyümesinden üretimi unutmasına, ürettiği noktadaki verimsizliğinden finansmanla borçlanmayı karıştırmasına, insanların gelirlerini kısarken vergi ve zamlarda gaza basmasına dair bir dizi sebep sayılabilir.
Ayrıca düştüğü söylenen enflasyonun gerçekleri yansıtmamasına gözlerini kapatıp, büyük sapmalarla hasarı ve faturayı büyütmesine de değinmek gerekiyor. Kiralar problem mi; evet. Ama bunu gayrimenkul fiyatlarının tetiklenmesine neden olan ve aslında her konu için geçerliliğini koruyan ‘nereden buldun’ diye sorulmamasına ve insanların bu alanı istismar etmesine de bağlamak gerekmiyor mu?
Belli sayıda kişinin, yeni projelerden milyon dolarlarla ev kapatmasından rahatsızlık duymayan bakan, esnafın ayakta kalmakta zorlandığı için ödeyemediği verginin peşine düşer, insanların maaşlarına gözünü dikip garanti geçiş verilen işleri mercek altına almazsa bu işlerin içinden çıkamayız.
Türkiye’nin veri çağında verilerinin tartışıldığı, üretenin ürettiğine pişman olduğu, önce KKM ile sonra da yüksek faiz sabit kur ile rantiyeyi beslediği bir ortamda siz enflasyon başta olmak üzere ekonomik sorunlardan yakınıyorsanız, hayaller diyarında yaşıyorsunuz demektir.
İnsanların tüketim başlıkları birkaç maddeye düşmüşken, orta gelir grubunun ise yatırım yapma ümidi kaybolup, parayı harcamaya yönlendirmişken, sanayici faaliyet dışı kârlarla para ihtiyacını karşılamaya yönelmişken, yaratılan ekosisteme ve yapısal sorunlara bakmayıp, tek bir madde üzerinden sorun konuşamazsınız.
Ekonomik program diye ortaya çıkıp, temenniler manzumesini anlatıyorsanız, müflis esnaf gibi kapı kapı para aramak yerine, projeleri olan geleceği kurgulayan bir Türkiye fotoğrafı veremiyorsanız, bu kadar büyük fırsatların göbeğinde ders çalışmak yerine ülkenin konumunun öneminden bahsediyorsanız, konumun getirisinden bile yararlanamazsınız.
Ülkede çocuklar yatağa aç girerken, çocuk yapma tavsiyesinde bulunan bir zihniyetin kalabalık ile insan kaynağı arasındaki farkı bilmediğini öğrendik. Fakat müsebbibi olunan ekonomik açmazlar konusunda, suçlamak için adres arayışına gireceğinize, gerçekten ülkeyi sorunlarıyla yüzleşen ve planlı bir yolculuğa çıkarsanız zaten gündem olan başlıklar ayrıntı olarak kalır. Ülkenin ekonomi politikası şuna döndü: Çok laf, yanlış iş.
- Piyasalar kadar değeri olmadı vatandaşın
- Yatırım fırsatları ve Londra
- Dünyada enflasyon yükselirse…
- İşsizin varlık çilesi
- Dış yatırımcı defteri kapanmıştır
- Niyet mi, tavır mı daha ayıp?
- Ver vergiyi, sat hayali
- İstanbul’da geçim çilesi
- Final çizgisinde hedef mesajı
- İkramiyelerde artış olacak mı?
- Trump tavrı sürdürülebilir mi?
- Verdiği 1 TL, cakası 10 TL