gaziantep escort

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ya getirmezse...

Ekonomi yönetiminin sorunlarla yüzleşmek ve çare üretmek yerine, hafif şark kurnazlığı kokan kıymeti kendinden menkul uygulamaları devam ediyor. Aslında tüm uygulamaların Türkiye’nin kur riskini daha da yükselttiğini dile getirmek lazım.

 

Şimdi son icat, ihracatçının parasına el koymak. Merkez Bankası’nın yayımladığı uygulama talimatına göre, ihracatçı elde ettiği cironun yüzde 25’ini belgenin düzenlendiği kurdan belgeyi düzenleyen bankaya satacak.

 

Cirodan ifadesini özellikle kullanıyorum; çünkü kestiğiniz faturanın tamamı kazanç değildir. O satış fiyatının içinde hammadde satanın parasından işçinin parasına, ara malı alınan noktadan vergi dairesinin hakkına kadar herkesin payı var.

 

Gün sonunda bankalar da parayı Merkez Bankası’na gönderecek. Bu düşünülen bir yöntem değil, uygulama talimatı yürürlüğe girdi bile... Elbette bu paralarla Merkez Bankası da daha önce swap ile makyajladığı rezervini, şimdi ihracatçının parasıyla makyajlayacak.

 

Bu cin olmadan adam çarpmaktır. Daha önce Bakan Nebati’nin ifadesine göre 20 Aralık günü küçük tasarruf sahipleri üzerinden vatandaş çarpılmıştı; şimdi kamu eliyle ihracatçı çarpılacak.

 

Niye? Öncelikle reel sektörün çok ciddi rakamlarda döviz borcu bulunuyor. Şimdiden kendi aralarında konuşmaya başladılar. Borç ödemesi geldiği zaman kamu, ihracatçıya hangi kurdan TL’yi mesela dolara çevirecek?

 

Mesela getirdiğinde kur 13 TL ise, en azından aynı fiyattan döviz alması sağlanacak mı? Yoksa bozdurduğunda 13 TL olan kur, ödeme günü mesela 15 TL ise aradaki fark ne olacak? Ya daha yüksek olursa? Ayrıca yüksek miktarda dolar talebi gelirse bunu karşılayabilecek mi? Bu kamunun ya da reel sektörün, ama toplamda Türkiye’nin üzerindeki kur riskinin artması anlamına gelmeyecek mi?

 

Bu kararlar oturulduğu yerden alındığı veya uyanıklık düzeyinde belirlendiği için neler olabileceğinden çok haberdar değiller. Ama buna geçmeden önce bir sıkıntıyı daha dile getirmek gerekiyor. Kilogramda 1,3 dolar ile mal satan bir ihracatçı ortalamasına sahibiz.

 

Genellikle girdilerin çoğu dolar, gelirlerin de geneli avro olduğu için aradaki parite farkı ihracatçıya nefes aldıran bir başlık oluyordu. Şimdi parayı getirdiğiniz anda yüzde 25’ini TL’ye çevirirseniz, pariteden kaynaklanan avantaj da ortadan kalkacak. Bu maliyeti kim üstlenecek?

 

Dönelim olası uygulamalara... Tartışma paranın getirildiği anda yüzde 25’lik kısmının Merkez Bankası’na banka üzerinden aktarılmasını öngörüyor. Peki tüm bu olumsuzluklar ortada olduğuna göre, ihracatçı firma parayı getirmezse ne olacak?

 

Yani ihracat yaptığı ülkede bir banka hesabı açar ve ödemelerin oraya yapılmasını isterse ne yapabileceksiniz? Türkiye şartlarında denilebilir ki, baskı arttırılır. Firma buradaki merkezini şubeye dönüştürür ve şirketin merkezini Fransa, Almanya, İngiltere, artık ihracat pazarı neresiyse oraya kaydırırsa ne yapacaksınız?

 

Hatta üretim hatlarını atölye özelliğine çevirip, konuyu ihracatın dışına da çıkarıp, Türkiye’de özel markalı üretim ya da private label yaptıran bir hüviyete kavuşursa ne olacak? Baskıyı mı arttıracaksınız?

 

Avrupa Birliği sınırları içinde dijital dönüşüme ciddi destekler var. Fabrikasını karanlık fabrikaya çevirir ve Türkiye ile tamamen ilişkisini koparırsa ne olacak? Burada ortaya çıkan vergi kaybından işsizlik sorununa kadar hortlayacak sorunlarla nasıl baş edeceksiniz?

 

İhracatçının KDV alacağını ödemeyen bir ekonomi yönetimi, kalkıp üreticinin kıt kanaat ülkeye soktuğu dövize göz dikerse olacak senaryo bu. Acaba bunu düşündüler mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü günübirlik yaşıyorlar ve piyasadan bihaberler.

 

cetinunsalan@yahoo.com

 

Düzeltme ve özür: 04 Ocak 2022 tarihinde kaleme aldığım ‘Açığı azaltıp 300 milyar TL eridik’ başlıklı yazımda kurdan kaynaklanan bir rakam hatası olmuştur. Yanlışlıkla 3 Ocak 2020 yılının dolar / TL kurunu baz alınca 300 milyar TL zarar rakamı ortaya çıkmıştır. Doğrusu 3 Ocak 2021 dolar / TL kuru olacaktır ki, o da 7,43’tür. Bu durumda 2021 yılı dış ticaret açığının faturası 370 milyar 757 milyon TL olur. Bu durumda da 4 milyar dolar azaltılan dış ticaretin ülkeye faturası TL bazında 300 milyar TL değil, 227 milyar TL, dolar bazında da 17,4 milyar dolar olarak gerçekleşir. Tarih ve kur hatasından kaynaklanan bu hatayı düzeltir, okurlarımdan özür diler, ama özünde anlattığım meselenin aynen geçerli olduğunu saygılarımla paylaşırım.

Bu yazı 15333 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum