gaziantep escort

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Adalet için önce gelir lazım

Merkez Bankası tarafından açıklanan yılın ikinci enflasyon raporu bize ne anlatıyor? Herkes yıl sonu enflasyon hedefinin yüzde 2 artarak, yüzde 38 yükseldiğinin üzerinde durdu. O kadar büyük bir algı oyunu ki, bilerek mi yapılıyor, yoksa ülkece akıl tutulması içinde miyiz; anlamak güç.

 

Öncelikle ortadaki bir hedefin gerçekleşme gibi aktarılması, ardından da burada yukarı yönlü yapılan bir revizyon üzerinden yüzde 40’ın altında bir enflasyon kabulü için kamuoyu oluşturulma çabası inanılır gibi değil.

 

Ayrıca meseleyi düşecek bir enflasyonla, refah artışı gibi satmak da, ne gazeteci etiğine sığıyor ne de iktisaden kabul edilebilecek bir bakış açısı değil. Çünkü bugüne kadar ki yıpranmalar ortadan kalkmayacak.

 

Kalkmadığı gibi de üzerine oranı ne olursa olsun yıpranma devam edecek. Bu gerçeği yok sayarak ortaya koyacağınız bir ekonomi yaklaşımının insanların dengesini dağıtmaktan öte anlam taşımadığını ne zaman anlayacaksınız?

 

Elbette bir enflasyon hedefi olması ve buna ulaşmak için mücadele verilmesi doğru ve desteklenmesi gereken bir tavır. Fakat hedef rakama ulaşmak için, tüm faturayı, zaten satın alma gücünü tamamen yıprattığınız, dayanma gücü kalmamış kesimlere yıkmak, gerçekleşen enflasyon bile tartışmalıyken, bu rakamlardan uzaklaştırıp, hedef enflasyon üzerinden gelir artışlarıyla yaşamasını istemek hayalperestlik ve daha da ötesi acımasızlıktır.

 

Türkiye’nin yılbaşında yüzde 36 diye bir enflasyonu yoktu. Ama varmış gibi, hatta biraz da reklamını yaparak ‘fazladan veriyoruz’ kisvesi altında yüzde 49’a bağlanan bir gelir artışı oldu. Oysa o sırada açıklanan enflasyon olan yüzde 65’e dahi kimsenin inanmadığı, üç haneli enflasyonun yaşandığı bir ülkedeydik.

 

Halen de durum çok fazla değişmiş değil. Ama gelecek yıla ilişkin enflasyon hedefinin değişmemesinden anlıyoruz ki, insanlar yılın ortasında gelirlerine düzenleme beklerken, yılın sonunda yüzde 14 üzerinden bir pazarlığın muhatabı olacaklar.

 

Böylesi bir ekonomi anlayışının sürdürülebilmesi de, mücadelesinde sonuç alabilmesi de mümkün değil. Bir an için rakamları tutturduğunuzu düşünün. Peki ya sonra? Ortaya çıkarttığınız tahribat yok olmayacak ki…

 

Olanca ağırlığıyla ekonomide bozulmaya, kayıt dışını arttırmaya, sıkıntılı başlıkları beslemeye devam edecek. Bu nedenle ekonomi yönetiminin bir an önce rakam tutkusundan sıyrılıp, sahanın gerçekleriyle yüzleşerek bir politika oluşturması gerekiyor.

 

Böyle bir fotoğrafta ne işletmeler ayakta kalabilir; ne de vatandaş. Tüm bu gerçekler yokmuş gibi, bir de üzerine Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek şu açıklamayı yapıyor: “…Enflasyonu tek haneye düşürmeyi programımızın temel hedefi olarak belirledik. Çünkü fiyat istikrarı olmadan gelir dağılımında adalet ve kalıcı refah artışı mümkün değildir…”

 

Ne kadar güzel ve güven verici bir bakış açısı değil mi? Yani tüm bu baskılama, yine vatandaş düşünülerek yapılıyor havası yaratılıyor. Oysa Şimşek’in söyleminin hiçbir anlamı yok. Neden biliyor musunuz?

 

Gelir İdaresi’nin duvarında şöyle bir yazı vardır: Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır. Altına imza atarım. Ama önce ortada vergiye konu bir kazancın olması gerekir. İnsanların cirolarına ortak olarak, kârları üzerinden alınması gereken bir vergiyi gelirinden almaya kalkar, bunu sağlamak için de vergiden düşeceği giderlerin listesini sınırlandırırsanız, kimse bu işin içinden çıkamaz.

 

O zaman vergilendirilmiş kazanç olmuyor. Ciroya ortak olduğunuzda işçinin parasından tedarikçinin ödemesine kadar hiç bir şeyi tanımaz ama bunları yapacak gelire ortak oluyorsunuz demektir. Aynı mantıkla şimdi de insanlara satın alma gücü vaat ediyorlar.

 

Diyor ki Bakan, adaletli bir gelir dağılımı için enflasyonu düşürmemiz şart. Doğru mu? Evet… Ama önce gerçek bir enflasyon oranınız, ortada adaletle dağıtılacak bir gelir ve yaşanabilecek rakamlar olması lazım.

 

Özetle adaletten önce, adaletin sağlanacağı geliri yaratmalısınız. Bugün durum Orhan Veli şiiri tadında: ‘Cep delik, cepken delik...’ ‘kevgir misin be kardeşlik?’

 

cetinunsalan@yahoo.com

Bu yazı 2058 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum