gaziantep escort
1xbet supertotobet
istanbul escort istanbul escort bayan
konya escort

içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İş beğenmeme vurgusu kabak tadı verdi

Reel sektörün işveren temsilcileri her fırsatta çıkıp nitelikli personel sorunundan bahsediyor. Elbette bunda haklılar, gerçekten ülkenin eğitim sistemiyle birlikte altı dinamitlenen bir başlığı bizi bugünlere ulaştırdı.

 

Fakat her şehre üniversite açılırken, meslek liseleri gözden çıkarılırken, hatta rahmetli Mustafa Koç ‘Meslek Lisesi memleket meselesi’ diyerek kampanya başlatırken, alaycı bir biçimde gülenlerin bugün gelinen noktada yakınmaya hakkı var mı, tartışmalıdır.

 

Ülke sıcak paranın olduğu dönemlerde paraya, borca ve tüketime teslim edilirken, üretim esaslı bir dik duruş göstermek yerine, faaliyet dışı kârlarla tatmin olup, zenginleştiğini düşünenlerin konuştuğu bir dönemdeyiz. Şimdi şapkayı önüne koyup düşünülmesi gereken bir zaman.

 

Üretimde kalanların da nasıl birdenbire inşaatçı olmaya başladığını, kendi işlerindeki kaynağı kaydırıp AVM yatırımlarına yöneldiğini unutmadık. Elbette bunlar yaşanırken kimseyi bireysel olarak suçlamıyorum.

 

Ama genel resme baktığımızda o gün sesini çıkarmayanların, sendikal faaliyetlerin ortadan kalkmasına sevinenlerin, insanların köle fiyatına düşen ücretlerine göz yumanların, alın teri kadar akıl terinin de önemli olduğunu konuşmayanların, bugün dahi topu taca attığına inanıyorum.

 

Maliyetler karşılanmaktan çok uzak noktaya düştü farkındayım. Ama bunun acısını çalışanlarınızdan çıkarmaya kalkarsanız, çalışacak insan bulamazsınız. Asıl bu işe sebep olanlara sesi çıkmayanların, dönüp istihdam piyasasına seslenmesi komik hale dönüşmeye başladı.

 

Çünkü çok uzakta aramanıza gerek yok sorumlusunu… O gün de bugün de ekonomiyi yönetenler, hatta ülkeyi yönetenler aynı isimler. Medeni bir şekilde bu hataları gündeme getirip, çözüm önerilerini tartışmak yerine, çıkıp ‘iş beğenmiyorlar’ bahanesinin ardına saklanmak artık kabak tadı vermeye başladı.

 

Apartmanlardaki emekli yöneticiler gibi çıkıp asıl meseleyle değil, bin yıllık bahanelerle uğraşmayı bırakın. Türk reel sektöründe işletmelerimiz ne oranda 21. yüzyılın gerekliliklerini yerine getirir hale geldi; ne oranda verimli; ne kadar finansal okuryazarlık içinde yönetiliyor ve ne derece düşünsel dönüşümlerini tamamladı da sıra iş beğenmeyen çalışanlara geldi.

 

Çalışanlara yönelik bu eleştirinin tamamen haksız olduğundan bahsetmiyorum. Ama 66 bin TL yoksulluk sınırı, 20 bin TL açlık sınırı olan ülkede, mühendise asgari ücretten ortalama 30 bin TL civarında bir ücrete maaş vermeye kalkarsanız, o da altına bir motor çekip 80 bin TL ortalamayla kuryelik ya da aynı ücrete tezgâhtarlık yapar.

 

32 yılını üretim ekonomisine inanarak geçirmiş ekonomi gazetecisi olarak, Türk reel sektörüne her zaman inandım. Ama tadını da kaçırmamak lazım. Her fırsatta çıkıp ‘iş beğenmiyorlar’ vurgusunu yapmak kabak tadı verdi.

 

Peki beğenmiyorlar da siz ne yapıyorsunuz? Teşhis koyup tedavi konuşmayan doktor haline dönüştünüz. Onlarca sorun varken, halen bu meselenin üzerinde durmak, hatta asgari ücret görüşmeleri üzerinden algı yönetmeye kalkmak sıktı artık.

 

İş beğenmediğini söylediğiniz çocuklar acaba işi değil de sizi beğenmiyor olabilirler mi? 20. yüzyıl yöneticilik anlayışıyla 21. yüzyılın gençlerini yönetemiyorsanız, ortada iş beğenmeme değil, meseleye aynı pencereden bakmama ihtimali daha yüksek hale gelir.

 

Aynı çocuklar yurtdışına gidip, 2-3 aylık adaptasyon sürecinden sonra insan gibi maaşlara çalışmayı kabul ediyor ve işinin gereğini yapıyorsa, dönün aynaya biraz da suçu kendinizde arayın.

 

Demirel’in çok güzel bir sözü vardır: Haklı olmak değil, haklı kalmak önemlidir. Sürekli aynı nakaratla ortaya çıkmayın. Çünkü komik olmaya başladı. O zaman birileri de dönüp size der ki, şirketin kasasından elinizi çekin, kredi alıp yat-kat almayın ya da yeşil boyama yapmaktan vazgeçin.

 

Suçlayan değil, sorunu tespit edip, çözüm üreten yöneticilere ihtiyacımız var. Diğeri sadece havanda su dövmeye dönüyor.

 

cetinunsalan@yahoo.com

 

Not: Sevgili dostlarım, katılmak zorunda olduğum bir zirve nedeniyle bu hafta Perşembe ve Cuma günleri yazılarımla sizlerle olamayacağım. Affınızı rica ediyor; 11 Ekim Pazartesi günü yeni yazımızda görüşmek üzere diyorum.

Bu yazı 4814 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum