-
Çetin ÜNSALAN
Tarih: 10-11-2024 17:52:00
Güncelleme: 10-11-2024 17:52:00
Faiz düşerse enflasyon düşer ile başlayan, ardından dış güçlerle devam eden, hemen kuyruğuna dolar kuru tartışmasının takıldığı, tam ‘2 TL olmazsa yüzüme tükürün’ diyenlerin dolaştığı süreç tamamlanmadan rahip kriziyle sarsıldığımız, akabinde de doların yükseldiği süreç ve meşhur 128 milyar dolar meselesini yaşadık.
Sonra arada bir aklı selim geldi ve durumu toparlamaya başlamıştı ki, bir gazete manşetiyle önce merkez bankası başkanı ardından bakanın görevden alındığı, yetmedi arka arkaya merkez bankası başkanlarının yer değiştirdiği ve gözlerdeki ışıltının kaynak olarak aktarıldığı bir fırtına yaşadık.
Sonra hayatımıza mucize diye kur korumalı mevduat girdi. Ne zaman? Doları yükseltip, dibe vurdurduktan sonra… Bu arada dip dediğime bakmayın o da yüze tükürme teklifinin yapıldığı zamanın iki üç katı fazla değerine geldi.
Sonra kapı kapı kur korumalı anlatıldı, araya fragman olarak sık sık ‘faiz düşerse enflasyon düşer’ tezi girdi. Hatta bu haliyle ekonominin kitabını yazdığını iddia edenler, ‘sakın böyle yapmayın’ diye gerçekten iktisat tarihine geçtiklerinin farkına varamadılar.
Akabinde seçilme gidildi ve ekonomi yönetiminin başına Şimşek geldi. Hatta kurtarıcı olarak sunuldu, ama tur üstüne tur atıp para bulamayınca kısır döngüyü ilk başlatanların hedef tahtası haline dönüştü.
Teorik olarak haklılar ama tartışma çözüm farkından değil, sıra kimde tartışmasından kaynaklanıyordu. Rasyonelleşme diye başlayan adımların neticesinde TÜİK verilerine uğramayan yaklaşımlarla elbette büyük sapmalar ortaya çıktı.
Sapmayla da kalınmadı, ‘temenniler manzumesi’ ekonomi programı diye anlatılırken, faiz yükseltilmeye, mucize diye anlatılan kur korumalı mevduat da büyük sorun olarak sunulmaya başlandı.
Sonra ne kur korumalının savunucusu kaldı ortada, ne gözlerdeki ışıltı, ne de faiz ile ilgili söylemler. Büyük bir sessizlik içerisinde faiz yükseltilmeye başlandı. Fazla da yükselmesinin diye kâğıt üzerinde enflasyonu faize yaklaştırdılar.
Elbette tüm bunların ardından işler tam karmaşaya dönüştü ve para da bulunamayınca, insanlara enflasyon oranı kadar bile zam yapmaktan vazgeçip, sahada üç haneye yakın enflasyon yaşanırken, üreticinin enflasyonu 90 puanla düşürülüp, eş zamanlı olarak tüketici enflasyonu da geriye çekilirken, anlaşılmaz bir biçimde faiz indirimi ne zaman diye konuşmaya başladılar.
Peki sonuçta ne oldu? Yapılan tüm hataların faturası vatandaşa yüklendi, bütçe açıkları patladı, kuru sabit tutmak için para yakılmaya devam ediliyor, iç piyasa tıkandı, lakin rakamlarda makyaj sayılacak cinsten hamlelerle ülke notları artmaya başladı.
Bu kısır döngünün sonunda nereye geldik? Son açıklama yine fikrin sahibinden geldi. Faiz düşünce enflasyon düşecek denildi. Geldik mi başladığımız noktaya. Korkarım yine aynı kısır döngüyü yaşayacağız ama yaşamıyoruz gibi davranılacak.
Sizce tüm bunlar bir vodvilde ya da kabare tiyatrosunda olabilecek mizah konuları değil mi? Ama durun esprinin büyüğü sonra geliyor. Tüm bunları yapan aynı iktidar.
- Komisyon ve inisiyatif
- Enflasyonda yersen diyorlar
- Verimsizlik fedakârlık ile tanımlanamaz
- Düşen ana eğilim karın doyurur mu?
- Dövize müdahale dedikodu olmaktan çıktı
- Niyeti belli değerleme
- Reel sektör, enflasyon ve beklenti
- Sizin derdiniz ne?
- Şüpheli alacak: GSS
- Aralık için faiz mesajı ve gerçekler
- Bu ezilmemiş halimiz mi?
- Kentsel dönüşüm mü, arsa yaratma mı?