-
Çetin ÜNSALAN
Tarih: 27-10-2024 22:19:00
Güncelleme: 27-10-2024 22:29:00
Geçtiğimiz hafta ekonomik rekabet ekseninde dünya gündeminde BRICS toplantısı vardı. Hem öncesinde yapılan açıklamalar hem de 24 Ekim’de biten toplantının ardından ortaya konulan tavır önemliydi.
Çok kutuplu bir dünyanın ekseninde söylemlere baktığınızda hem bu birlik açısından hem de bizim penceremizden değerlendirilmesi gereken yanlar vardı. Öncelikle meseleleri ve birileriyle ilişki kurmayı siyah beyaz görmeyi alışkanlık haline getirmiş Türkiye açısından çıkarımlarımıza bakalım.
Toplantı öncesinde Türkiye’nin gruba dahil olmak üzere başvurduğu anlaşıldı. Ardından Reuters kaynaklı haberlere göre, Hindistan’ın Türkiye’nin üyelik talebini veto ettiği haberi çıktı. Bizim tarafımızdan yalanlansa da, sonuçları itibariyle zaten toplantı öncesinde şu an için genişlemenin düşünülmediği, ama taleplerin umut verici olduğu bizzat Rusya tarafından kamuoyuna duyurulmuştu.
Ne yazık ki Türkiye AB olmazsa, Ortadoğu, orası olmazsa ABD, hadi en azından BRICS diye ortalarla gezinirken, ‘küstüm’ kıvamından öteye gidemiyor. Oysa esasen akılcı olan herkesle eşit derecede ticaretin gündemde olmasını sağlamak.
Bir tarafa eğilim gösterdiğinizde, diğer tarafa hakaret etmeniz ya da efelenmeniz gerekmiyor. Sürekli birilerinin peşinden koşmak yerine, bir duruşa sahip olmak ve işbirliği olanaklarını araştırmak, mümkün olan en geniş tabanda da bunu hayata geçirmek esas olmalı.
Yine bunun kadar önemli olan bir diğer husus ise, nereye girdiğiniz değil, nasıl girdiğinizdir. Şayet siz bir yerlere dahil olma peşinde koşmadan, dış ticaret açığınızı dengeleyecek hatta mümkünse artı verecek hamleleri yapmıyorsanız, nereye girerseniz girin sadece pazar olursunuz.
Önce iç planlamanızı yapmalı, dengeli dış ticaret ilkesi içinde, nitelikli, katma değerli, size has özellikleriyle ürün ya da hizmet geliştirmeli, ardından dengeli bir dış ticareti, üretiminizdeki iç tedarik oranı ve teknoloji miktarını arttırarak uluslararası pazarda pozisyon arayışına girmelisiniz.
Yani dahil olmanın değil, dengeli ve eşitlikçi bir üye olmanın hedeflenmesi gerekir. Aksi takdirde her girdiğiniz topluluk mal satalım derken, mal satılacak piyasa haline dönüştüğünüz ve ekonominizi finanse etmek için daha çok dövize ihtiyacınız olan, cari açık finansmanı sorununu derinleştiren bir yapıya dönüşür.
Hazır söz dövizden açılmışken, ülkelerin kendi para birimleriyle ticaret yapması, BRICS sonrasında bizzat yetkililerimiz tarafından pazarlanan bir başlık olduğu için iki cümle de buna etmek gerekir.
Sizin hangi para biriminden ticaret yaptığınızın önemi yok. Karşılıklı para birimlerinizin ne kadar geçerliliği olduğunun önemi var. Şayet Türkiye ve Rusya Ruble ve TL ile ticaret yaparken, doları çıpa olarak kabul ediyorsa, isterseniz taş alıp verip sonuç değişmez.
Bu iyi çalışılması gereken ve uzun vadede sonuç vermesi muhtemel bir proje olabilir. Ama bugünün toplantı sonrası hayal kırıklığını ortadan kaldırmak için kullanacağınız bir hamaset konusu olamaz.
Bu nedenle Türkiye’nin herkesle ticaret yapmayı ilke edinmesi, ama önce ilişkide olduğu ülkelerle dış ticaret açığı vermeyecek bir yapılanmayı kurgulaması gerekir. Yoksa bırakın BRICS’i Mars’ta bir pakt kurulsa ve oraya dahil olsanız da sonuç değişmez.
- Komisyon ve inisiyatif
- Enflasyonda yersen diyorlar
- Verimsizlik fedakârlık ile tanımlanamaz
- Düşen ana eğilim karın doyurur mu?
- Dövize müdahale dedikodu olmaktan çıktı
- Niyeti belli değerleme
- Reel sektör, enflasyon ve beklenti
- Sizin derdiniz ne?
- Şüpheli alacak: GSS
- Aralık için faiz mesajı ve gerçekler
- Bu ezilmemiş halimiz mi?
- Kentsel dönüşüm mü, arsa yaratma mı?