-
Çetin ÜNSALAN
Tarih: 22-11-2023 23:11:00
Güncelleme: 22-11-2023 23:11:00
Cumhurbaşkanı Türk Lirası’nın reel olarak değer kaybetme döneminin sona erdiğini söyledi. Bu sözü en son Nebati’nin bakan olduğu sırada duyduğumuzu hatırlıyorum. Ne demişti? TL zaten kaybedeceği en son noktada, bundan fazla değer kaybetmez. Bugün geldiğimiz noktada 28 TL’de geziyoruz.
Elbette Albayrak dönemindeki 7 TL olmayacağı söylemlerinden, o süreçte çıkan bazı danışmanların 2 TL olmazsa yüzüne tükürülmesi talebine kadar bir dizi hafızamızda yer etmiş hatıralar söz konusu.
Demek ki aradan yıllar geçmesine rağmen değişen pek de bir şey olmamış. Halen oluşturulan algıyla ekonominin yönetilebileceği ya da değerlerin değiştirilebileceği düşüncesi hakim. Basit bir sağlama yapalım. Faizi yüzde 8,5’e düşürdük, faiz düştü mü?
Bugün geldiğimiz noktada ise reel değer tartışmasına girmeden önce kriter olarak kabul edilecek enflasyonun mercek altına alınması gerekir. Ülkede enflasyon ne kadar gerçekçi ki, reel bir TL değerinden bahsedelim.
Ama o, inandırıcı olmayan enflasyon rakamından bile hesap yapsanız, bugün doların olduğu seviyenin çok üzerinde olması gerektiğini görürsünüz. Ayrıca ülkeye bir kaynak akını mı olacak ki, fiktif olarak TL değer kazansın?
Bir kaç tur attıktan sonra para bulamayan ve bu açıklamaların yapıldığı saatte, yurtdışında para getirmesi karşılığı avantaj sunan Hazine ve Maliye Bakanı’nın açıklamaları ortada. Türkiye’nin bir yıl ekonomiyi döndürmek için kısa vadeli dış borç ve cari açık finansmanı ile birlikte en az 260 milyar dolara ihtiyacı var.
Buna karşılık dünyadaki sıkılaşma eğilimleri, paranın güvenli limanları tercih etmesi, yani finansmanın zaten zor ulaşılan ve maliyetli hale gelmesi de cabası. Ayrıca hukuk tartışmasına girilmiş bir ülkenin kendi verdiği açmazlar da buna eklenebilir.
Gri listeden çıkmaya çalışan bir ülkenin, hangi kriterlerle para getireceğini düşünüyoruz? Net hata noksan adı altında umarım daha tehlikeli sulara yelken açmayız. İşin özeti bugünkü fotoğraf içerisinde TL’nin hiçbir şey yapmadan değer kazanması gibi bir durumun söz konusu olmayacağı açık.
Kısa vadeli, seçim odaklı, 20 Aralık benzeri operasyonlar yapılabilir mi? Yapana sormak lazım. Ama bunların hiç biri günün sonunda TL’nin gerçek anlamda değer kazanacağı manasına gelmiyor.
Ayrıca şu koşullarda yanıtlanması gereken bir soru daha var. Madem TL artık reel olarak değer kazanma sürecine girdi; dünyada dolar bilhassa gelişmekte olan ekonomilerde değer kaybederken, bizde neden yukarı yönlü?
Çünkü yön tartışması bir yana, halen aşırı değerli bir TL’den bahsediyoruz ki, ihracatçılar da bunun sağlamasını yurtdışı pazarlara çıktıklarında yapıyorlar. Özetle artık temenniler ekonomisinden çıkıp, ben istedim olacak duygusundan sıyrılıp, ekonomiyi yönetmeye karar verelim. Yoksa fatura gün geçtikçe ağırlaşıyor.
- Tüketici krediye batmayı sürdürüyor
- Komisyon ve inisiyatif
- Enflasyonda yersen diyorlar
- Verimsizlik fedakârlık ile tanımlanamaz
- Düşen ana eğilim karın doyurur mu?
- Dövize müdahale dedikodu olmaktan çıktı
- Niyeti belli değerleme
- Reel sektör, enflasyon ve beklenti
- Sizin derdiniz ne?
- Şüpheli alacak: GSS
- Aralık için faiz mesajı ve gerçekler
- Bu ezilmemiş halimiz mi?