-
Cengiz HERGÜNLÜ
Tarih: 26-11-2024 23:03:00
Güncelleme: 01-12-2024 08:09:00
Bugün, Türkiye’nin de uygulamaya çalıştığı,
klasik ekonomi uygulamalarının devamı olan
‘neo-klasik’ ekonominin
kavram ve uygulamalarının temeli;
kişilerin ‘kendi çıkarını gözetme’ isteği,
toplumda varoluşun teminatı olarak kabul edilmesi sonucunda,
ekonomi varsayım ve teorilerilerinin,
bu ana temanın üzerine inşa edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bütün bireylerin refah düzeyindeki artış ve
kabul görme isteğinin; doğuştan insanda mevcut olan,
‘’otomat’’ bir insan davranışı olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’de, ana temayı oluşturan ‘bireysellik olgusu’;
ekonomik hayatta, önemli kafa karışıklığı yaratmaktadır.
Bir kere, Türkiye’ye dayatılan ekonomi modeli;
bugünün gelişmiş ülkelerinin geçirmiş olduğu ekonomik tarihsel kademelerden, geçmemiştir.
En azından, ilgili yüzyıllarda meydanda olan Osmanlı İmparatorluğu;
keşifler çağındaki faaliyetlerden uzak durmuş,
Merkantilizm süreci dışındaki olguları benimsemiş,
sanayileşme hamlesini kaçırmıştır.
Klasik ekonominin;
insan davranışlarına ait olan bütün toplumlarda,
‘kişiliklerin’ arzularını gerçekleştirmek için aynı davranışlarda bulunur teoremi;
bu tarihi süreçleri geçirmiş, ilgili ülkelerin özlerine uygun yapısal niteliklerine aittir diyebiliriz.
Bu durum, bizi ve bizim gibi ülkeleri;
ekonomik teorilerin uygulanabilmesi açısından zorlamaktadır.
Bu yaklaşımın günümüzde de çok yönlü özellikleri olan insanın tanımlamasına
- ekonominin temel teorisi olarak - uymadığını anlamak için
kendimize ve çevremizi gözlemlememiz, yeterli bence.
İnsanlar, salt çıkar sağlama amacı dışında;
gurur, şöhrete ulaşma, faal görünme arzusu, görev duyusu, merhamet ve hayırseverlik,
inandığı davalar uğruna yıllarca hapishanede yatması ve hatta; ölüme razı olması,
hayırseverlik düşüncesiyle kan bağışı yapması,
gönüllü kuruluşlarda görev yapması gibi;
kişisel çıkarların söz konusu olmadığı; insani, özelliklere de sahiptirler.
Türk toplumu, yapısı itibariyle;
ilgili duyusal ve hissel yaklaşımlara ait toplum özellikleri taşımanın yanında,
ilgili ekonomik kademeleri yaşamamış bir toplum olarak;
klasik ekonominin ana teması olan insanı,
‘tek tip davranış’ kalıplarının içine sokmak, bence mümkün değil.
Bunların yanında;
sürekli yükselen enflasyonun,
paranın değerinin her geçen gün düşmesi sonucunda;
yabancı Rezerv paralara olan ihtiyaçlara bağlı olarak içeri sokulan bu paraların,
tekrar enflasyon yaratıyor olması gibi sorunlara ilave edilen
tek tip, bencil ekonomi teorilerini de kattığımızda;
yarattığı tahribatlar, daha fazla olabilmektedir.
İşletmelerde yaşadığım bazı mikro ekonomik gözlem ve gelişmeler,
kendi çıkarının dışında başka davranış biçimi gösteremeyen,
ekonominin ‘subliminal bencillik’ karakteristliğinden dolayı;
tek tip finansal insan tipine rastlamak, her geçen gün artıyor sanki.
Örneğin, firma mali verileri;
işletmeyle ilgili durum bilgilerini gösteren,
bilgi veren bir iletişim aracıdır.
Sonuçların değerlendirilmesi aşaması;
mali uygulama alt yapısından çıkan
önemli raporların sunulduğu bilgiler üzerinden, olması gerekir.
Sunulan verilerin çeşitliliğine rağmen;
sadece kendi çıkarına uygun,
mutad olmayan davranışa yönelerek,
tek bir bilgi kapsamında karar almak, -kâr zarar hesabı- durumunda kalınabiliyor.
Tek bilgi dediğimiz ise; işletmenin vergiden önceki kârı kastedilmektedir.
Yaklaşım bu olunca;
kârın çokluğu sıkıntı, az olması ise; sevindirici olması gereken bir durum haline geliyor.
Düşük kârlı işletmelerin itibarının düşeceğini ifade etmelerinin yanında;
gösterilen düşük kâra sevinmek,
çıkar amacına dayalı tam bir paradoks yaratmaktadır.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre farklılık gösteren
bu yaklaşımlar sonucunda, gelişen ekonomilere kaynak teşkil eden
ekonomik atlama süreçlerine göre icatlar,
buluşlar sonucunda ilerleme sağlayan teknolojik atılımlar,
yeni finansal kaynak yaratan ürünlerin artması,
toplumsal, politik ve sivil kurumlar ve yasaların
gelişmelere uygun hale getirilmesi sonucu, yeni bilgilerin doğması;
ilgili toplumun yaşam şeklinin topraktan sanayiye kayması,
basın özgürlüğü gibi yeni anlayışlara ihtiyaç doğurması yanında;
bu gelişmelerin, ilgili dönemler itibariyle;
bizim gibi ülkelere pek değer katmadığı, ortadadır.
Tek tip ekonomik gelişmelerin;
dünyanın her yerinde, her konuda benzer gibi görünen ama,
gerçekte farklı olan gelişmeler olduğu bilinciyle;
her ülkenin insanı, coğrafyası, gelişmişlik düzeyi, en önemlisi;
tarihi yapısı, inançları, gelenek, eğitim ve kültürel özelliklerine uygun,
farklı ekonomik teorilere dayalı yaklaşımların gösterilmesi zorunluluğu vardır.
Bu yaklaşımlara, ulusun;
sürekliliği, bağımsızlığı ve kudretinin sağlanması gibi olguların, dahil edilmesi gerekir.
Cengiz HERGÜNLÜ
SMMM-Bağımsız DENETÇİ
Dr. Hülya Derya Alman tarihçi okulu sf.1 ve 37’ den yararlanılmıştır.
- Finansa içeriden bakma zorunluluğu
- Ben anlamam sermayesi
- Diktalaşan rasyonalite
- Ekonomide insan davranışları
- Yöntembilimsellik ve ters köşe
- Değişmez ilişkiler ve sebep sonuç bağlantısı
- Kısa dönem yatırımlarının zorluğu
- Aile şirketlerinde soy bağına dayanan yönetim
- Fiyat dengesi ve asimetrik bilgi
- Benim kazancımdan sana ne? Yapay zekâ
- İç piyasa sinyalleri ve rasyonel işletme ortamı
- 19. yüzyıldan günümüz fakirliğine